Hayatı Sessizce Tüketen 15 Yaygın Davranış

Hayatı mahvetmek sandığımız kadar karmaşık değil. Hatta, bir ömrü yavaş yavaş perişan etmek için çok fazla çabaya bile gerek yok. Sadece bazı alışkanlıkları sürdürmek, bazı yanlışları fark etmeden tekrarlamak yeterli. Üstelik bunu çoğu zaman, "zorundayım", "hayat böyle", "başka çarem yok" gibi inandırıcı bahanelerle yaparız. Ama gerçekte, bizi durduran şeyler dış koşullar değil, kendi içimizde yarattığımız engellerdir.

Yalnız ve düşünceli adam, hayatı tüketen sessiz alışkanlıkları simgeliyor.

Aşağıda bir hayatı nasıl içten içe çökerttiğimize dair yaygın ama üzerinde fazla düşünülmeyen alışkanlıklardan bazılarını bulacaksınız. Her biri, gerçek hayattan alınmış örneklerle birlikte…

1. Hayal Kurmaktan Vazgeçmek

Hayal, geleceği var etmeye niyet etmektir. Hayal kurmayı bırakan bir zihin, sıradanlığa mahkûm olur.

Örnek:
Bir arkadaşınız yıllardır hayalini kurduğu küçük kafeyi açmak için hazırlık yaparken siz, "Hayaller güzel ama gerçekler başka" diyorsunuz. Oysa bu cümle, kendi hayallerinizin mezar taşına dönmüş durumda. Cesaret edemediğiniz için onları ‘gerçekçi olmak’ bahanesiyle gömdünüz.

2. Geleceğe Umutsuz Bakmak

Umudu kaybettiğinizde, yalnızca bir günü değil, potansiyel bütün geleceği kaybedersiniz.

Örnek:
Üniversite sınavında başarısız oldunuz. İkinci kez denemek yerine “Ben yapamam” deyip çalışmayı bıraktınız. Şimdi yıllardır istemediğiniz bir işte, sabahları uyanmakta zorlanıyorsunuz. Umutsuzluk, sizi yalnızca geçmişe değil, sıradanlığa da zincirledi.

3. Sırf Yalnız Kalmamak Uğruna Tüketici İlişkileri Sürdürmek

Yanlış insanların içinde yalnız kalmak, tek başına olmaktan çok daha ağırdır.

Örnek:
Kendinizi yanında küçük hissettiren, sürekli eleştiren bir arkadaş grubunuz var. Her buluşmadan sonra kendinizi kötü hissediyorsunuz ama "Yalnız kalırsam ne yaparım?" diyerek kalmaya devam ediyorsunuz. Oysa asıl yalnızlık, kendinizden uzaklaşmak.

4. Sürekli Ertelemek

“Sonra yaparım” cümlesi, çoğu hayalin mezar kazıcısıdır.

Örnek:
Yazmak istediğiniz bir kitap var. Her şey hazır: fikir, ilham, hatta masa başı. Ama “Biraz daha zaman geçsin, daha hazır olayım” diyorsunuz. Üç yıl geçti. Dosya hâlâ masaüstünde. Zaman sizi beklemiyor.

5. 'El Alem Ne Der?' Korkusuyla Yaşamak

Kendi hayatınızı başkalarının gözünden yaşamaya çalışmak, sizi yavaş yavaş siler.

Örnek:
Dans etmeyi çok seviyorsunuz. Bir dans kursuna yazılmak istediniz ama “Ya beni komik bulurlarsa?” düşüncesiyle vazgeçtiniz. Sonra o enerjiyi bastırmak için başka şeylere yöneldiniz ama hiçbir şey aynı tatmini vermedi.

6. Kendini Sürekli Suçlamak ve Affetmemek

İnsan hata yapar. Ama kendini affetmemek, o hatayı her gün yeniden yaşamak demektir.

Örnek:
Bir tartışmada annenize çok ağır bir söz söylediniz. Üzgünsünüz ama o özür bekliyor, sizse kendinizi affedemediğiniz için konuyu hiç açmıyorsunuz. Zamanla araya mesafe giriyor. İlişki değil, gurur büyüyor.

7. Mutluluğu Bir Başkasına Bağlamak

Mutluluğunuzu bir kişiye emanet etmek, onun gidişiyle çökmenize neden olur.

Örnek:
Sevgilinizsiz bir yere gitmiyor, onun fikirleri olmadan karar alamıyorsunuz. Ayrıldığınızda yalnızca kalbiniz değil, yön duygunuz da dağılıyor. Oysa gerçek mutluluk, içten başlar ve sizden başka kimseye ait değildir.

8. Geçmişten Kopamamak

Geçmişi aklınızda sürekli yeniden yaşamak, bugünü harcamakla eşdeğerdir.

Örnek:
Beş yıl önce yaptığınız bir tercih yüzünden bugün hâlâ kendinize kızıyorsunuz. O kararın yankısı her yeni başlangıcınızı gölgeliyor. Oysa geçmişin artık size sunacağı hiçbir şey kalmadı, sadece bugünü tüketiyor.

9. ‘Ben Kimim Ki?’ Düşüncesine Teslim Olmak

Kendini değersiz görmek, hayatın sunduğu hiçbir fırsatı değerlendirememekle sonuçlanır.

Örnek:
Bir etkinlikte konuşma yapmanız isteniyor ama “Ben kimim ki o kadar insanın önünde konuşayım?” diyerek geri çekiliyorsunuz. Oysa sizi oraya davet edenler sizin potansiyelinizi görüyor. Sadece siz göremiyorsunuz.

10. Kendini Hep Son Sıraya Koymak

Sürekli başkaları için yaşamak, zamanla sizi kendinizden uzaklaştırır.

Örnek:
Aileniz, arkadaşlarınız, işiniz derken kendinize ayıracak zamanınız kalmıyor. Bir sabah uyandığınızda aynadaki kişiyi tanıyamaz hale geliyorsunuz. Çünkü uzun süredir kendiniz için yaşamıyorsunuz.

11. Toksik İlişkilerde Kalmak

Yıprandığınız yerde ısrar etmek, yalnızca acının dozunu artırır.

Örnek:
Eşinizle her tartışma sizi daha da aşağı çekerken, “En azından yalnız değilim” diyerek o ilişkide kalmaya devam ediyorsunuz. Oysa yalnız olmakla yalnız hissettirilmek arasında büyük fark var.

12. İçinden Gelmeyen Şeyleri Yapmak

Zorunluluklarla örülü bir yaşam, zamanla keyiften, tutkudan ve anlamdan uzaklaşır.

Örnek:
Hiç sevmediğiniz bir iş toplantısına sırf ‘ayıp olmasın’ diye katılıyorsunuz. Oysa o saatlerde yapmak istediğiniz başka bir şey vardı. Her gün böyle küçük tercihlerle kendinizi harcıyorsunuz.

13. Hiçbir Şey Yapmadan Değişim Beklemek

Beklemek kolaydır ama değişim, harekete geçmeden gelmez.

Örnek:
Hayatınızdan memnun değilsiniz ama yeni bir şey de yapmıyorsunuz. Ne yeni bir beceri öğreniyor, ne yer değiştiriyor, ne insanlarla bağlantı kuruyorsunuz. Değişim gelsin diye bekliyorsunuz ama değişim siz gelmeden gelmiyor.

Son Söz: Kendinize Sahip Çıkın

Bir ömrümüzü sessizce tüketen davraşlar sandığınız kadar uzak değil. Küçük ihmal ve alışkanlıklarla, her gün azar azar oluyor bu. Fark etmeden... Sessizce... Alışa alışa... Ama güzel haber şu: Ne zaman isterseniz bu döngüyü kırabilirsiniz.

Kendinize yüklenmekten, kendinizi ertelemekten, değersiz hissetmekten vazgeçtiğiniz gün; hayat yeniden başlar. Belki çoktan geçtiğini düşündüğünüz o tren hâlâ istasyondadır. Sadece gözünüzü kaldırıp bakmanız yeterli.

Ve unutmayın, hiçbir ömür kendiliğinden heba olmaz. Onu ihmal eden, iç sesini bastıran ve kendi değerini unutan biziz. Ama aynı zamanda, onu iyileştirebilecek tek kişi de yine biziz.

Görüşlerinizi bekliyoruz! ✍️

Daha yeni Daha eski